Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de TEKELLÜM TARİHİ Bilimi

Cumhuriyet Altını Türkiye ’sinde gelişen kültürel politikalar ve toplumların kültürel geçmişi ile var olma bilinci, bir ulusu var etme çabası  konuşma tarihine ciddiyet verilmesine illet olmuştur.Modernleşme sürecinde olan tıpkısı ulusun; Milliyetsever ideolojiyi geliştirebilmesi amacıyla tarihini belgeleyen sanatsal ürünlerinin varlığını kanıtlaması gerekmektedir ve bunun üzere konferans tarihi ile ilgili çalışmalara başlanmıştır.
Cumhuriyet Altını öncesinde Osmanlı ’ya baktığımız ise tarih anlayışı ortamında, zamanın sınırlı olaylarını tevsik amacıyla tutulan kayıtların doğal adına aynı tekellüm tarihi anlayışını ortaya çıkardığı görülmektedir. Yapıların düz yazı tarihi, banisi, sanatçısı gibi bilgilerin kayıtların tutulması, yazmalarda evet birlikte minyatürlerde sanatçısının sunma azından adının saha alması, kimin üzere ve neden yapıldığının belgelenmesi dönem üzerine bilgelik vererek konferans tarihinin amacına hizmet etmiş hem de bu disipline üs olmuştur.Ancak Osmanlı İmparatorluğu ’nun çökme ve inhitat döneminde, hanek tarihi, müzecilik ve danışma eserlerini ekspozisyon garplı ayrımsız tatlılıkla yapılmaya başlanmıştır.
Osmanlı ’birlikte, 16.Bu kurum içre, İmparatorluğun muhtelif yörelerinden gelen, tıpkısı haddinden fazla sanatçı ve zanaatkâr sanatsal çalışmalarını sürdürmekteydiler. Topkapı Sarayı ’nda, kankızıl şakirt ilişkisi süresince, heybet namına müteharrik bu sanatçıların yaptığı eserlerin tutulan kayıtları, sanat tarihi araştırmalarında mehabetli birer referans kaynağı olmuştur.Diğer taraftan zamanın mahsus olaylarını tevsik etmek üzere hazırlanan, tarihçi Gelibolu ’lu Yüksek Görgülü ’nin eseri ve Mustafa Sai Çelebi ’nin Tezkiret-ül-Bünyan ’ı sanat tarihi açısından iri ehemmiyet taşımaktadır. 16.yüzyıla ilgili bu iki çalışmada, musahabe konularına da meydan verilmiştir.
Musahabe konusunun doğrudan işlendiği Cafer Çelebi ’nin ‘Risale-i Mimariye ’si 17.yüzyılın yer kebir eserlerindendir. Broşür-i Mimarlık, Hükümdar Ahmet Camii ’nin mimarı Sedefkâr Mehmet Ağabey ’nın yaşamı, o dönemin mimarlık ve yapım terimlerine ilişkin bilgiler vermesi bakımından makro mahiyet kitap durumundadır .
Ayrıca, 17. yüzyılın mimari eserleri, şehirleri ve kasabalarını tanıtıcı, dönemin sosyal ve kültürel yaşantısı hakkında dayanabilen çokça hikmet veren Ermiş Çelebi ’nin Seyahatname ’si görüşme tarihi araştırmalarında nöbet kılık tıpkısı kaynaktır.
Lale Devri ’nde kendini gösteren günindi etkisi ise tekellüm ve danışma tarihi alanında yeniliklerin yaşanmasına hastalık olmuştur.Selim (1789-1807) devrinde açılan Mühendishane-i Karasal Humayun ’birlikte (1795) ve II. Mahmut (1808-1839) döneminde kurulan Mekteb-i Harbiye ’üstelik (1834) foto derslerinin teferruat programına alınması bu yeniliklerin başında vadi almaktadır.Bu okullarda; artık askeri amaçlarla yeni kılık teknikleri öğretilmiş, böylece mağrip bakış açısı kuralları ile çerağ-gölge uygulaması fotoğraf eğitimi programı içine derun edilmiştir.
19.yüzyılın önceki yarısında müzakere eserlerimizin korunması ve sergilenmesi amacıyla müzeler açılmaya başlanmıştır. Bu amaçla Ayak Tabanı İrini Kilisesi müze haline getirilmiş (1846) ve 1869 ’üstelik adı Müze-i Humayun adını almıştır. 1881 ’da bu müzenin başına Osman Hamdi Eş getirilmiş ve 1910 büyüklüğünde bu görevine devam etmiştir. Batı ’evet ünsiyet eğitimi üzere gönderilen fakat gösterici eğitimi alarak yurda dönen, Türkiye ’bile müzeciliğin ve arkeolojinin temellerini atan Osman Hamdi Eş (1842-1910), arkeolojiye büyük hizmetler vermiştir ve neo-klasik tavırla ressam namına dahi mehabetli eserler bırakmıştır. Bugünkü ‘Arkeoloji Müzesi ’ (1805) Osman Hamdi Mir ’in çalışmalarıyla kurulmuştur.Antrparantez Osman Hamdi Eş, Türk resmi için tıpkısı dönüm noktası sayılan Sanayi-i Nefise Mektebi ’ni dahi (1882) kurmuştur.
Osman Hamdi Satma ’mağara, müzakere tarihi açısından koca sair aynı çalışması ise ‘Eserler-ı Atika Kanunu ’ nu çıkarmasıdır . Bu şekilde, Avrupalı müzakere tarihçi ve kazı bilimci yoluyla yapılan tarihi im kaçakçılığı önlenmek istenmiştir.
Türk sanatı tarihi araştırmalarına hamur anlamda eğilen önce birey Izzet Esat Arseven ’dir. 1909 ’bile Paris ’te Frenkçe yayınladığı ‘Constantinople bile Byzance a Stanboul ’ ünlü eserinde Türk sanatına, ayrı ayrımsız kürsü halinde düz vermiştir. Bu nişane 1912-13 ’te İstanbul ’bile Türki adına yayınlanmış ve bunu takip fail çalışmaların böylecene 1956 ’da Milli Terbiye Bakanlığı yoluyla yayınlanan ‘Türk Sanat ’ı adlı üç ciltlik kitap meydana getirilmiştir.Türk sanatı açısında büyük farklı bir gelişme ise, bu dönemde, Vakıflar Nazırı Hayri Kibar aracılığıyla ‘Vakıflar-ı İslamiye Müzesi ’nin (1913-14) açılmasıdır. Vakıflar kurumlarındaki arz adamakıllı eserlerin benzeri araya getirildiği bu müze, bu dönüş ‘Türk İslam Eserleri Müzesi adını almıştır. Osman Hamdi Koca ’mağara banal kardeşi Halil Edhem Bey (1861-1938), yazdığı makaleler ve ‘Topkapı Sarayı ’ (1931), ‘Yedikule ’ (1931), ‘Camilerimiz ’ (1932) adlı kitaplarıyla tekellüm tarihine yüce hizmetlerde bulunmuştur.Sikkeler ve kitabeler hakkında heybetli icraat yapan Halil Edhem Mir ’in oğlu İsmail Galip da Nümizmatik konusunda zer eserler vermiştir
19. yüzyılın sonları ve 20.yüzyılın başlarında Türk fen hayatı ekseriyetle mağribî etkiler altında gelişmiştir. Bu dönemde, bereketli durumda olan Türk-Alman ilişkileri sonucu danışma tarihi alanında bile çabuk gelişmeler yaşanmıştır (Mülayim, 1994:146). Avrupa ’da etkili olan belgecilik özelliği taşıyan Viyana Ekolü, Türkiye ’deki konuşma tarihi anlayışını birlikte şekillendirmiştir.  
Cumhuriyet Altını ’in önce on yılında makbul eğitim ve kültür politikasına vabeste adına müzakere tarihi alanındaki çalışmalarda cevvaliyet kazanmıştır. Milli Yetişek Bakanlığı ’na vabeste Asarıatika Müdürlüğü oluşturulmuş ve birkaç yıl zarfında Türkiye ’nin muhtelif yörelerinde müzelerin kurulmasına başlanmıştır. 1924 ’bile, Topkapı Sarayı onarılarak ziyarete küşade, 1927 ’de Ankara Budun Betimi Müzesi müesses, Süleymaniye ’üstelik Vakıflar-ı İslamiye Müzesi, Türk İslam Eserleri Müzesi adıyla yeniden düzenlenmiş ve Ayasofya Camii müzeye çevrilmiştir (1934). Antrparantez, Konya, Bursa, Adana, Manisa, İzmir, Kayseri, Afyon, Antalya, Bergama ve Edirne kadar şehirlerde müzeler küşade ya dahi mevcut olanlar geliştirilmiştir (Buyurgan ve Buyurgan, 2001:46).Bu dönemde Avrupa ’ya gönderilen benzeri haddinden fazla öğrenci döndükten sonra hanek ve musahabe tarihi alanında hizmetler vermişlerdir.
Cumhuriyetin geçmiş yıllarında sanat ve eğitim alanda erişmiş öge azlığı zımnında it canlı çok terbiyeci ve araştırman yurt dışından getirtilmiştir. Bundan dolayı, Türkiye ’bile umumi eğitim büyüklüğünde nutuk güneş eğitimi bile Fransa, İngiltere ve Almanya ’nın etkisinde gelişmiştir.
Atatürk ’nam isteği konusunda 1933 ’te yapılan balaban düzeltme hareketinde, İstanbul Üniversitesi mağribî aynı sisteme bakarak baştan düzenlenmiştir. Ayrımsız sene Gökçe Yazın Fakültesi ’nde Arkeoloji Bölümü dahi kurulmuştur. Bu bölümde bekâr arkeoloji değil hanek tarihi dersleri dahi verilmiştir .Yazın Fakültesi ’ndeki önceki Konferans Tarihi kürsüsü 1943 yılında Viyana Üniversitesi ’nden Profesör Dr. Ernst Diez (1878-1962) ve Oktay Aslanapa tarafından kurulmuştur. Böylecene görüşme tarihi eğitimine ilk kez ayrı benzeri ders adına 1943 ’te İstanbul Üniversitesi ’nde başlanmıştır .
Muhacir profesörler ve alelhusus Viyana ’dan mevrut Prof. Ernst Diez, Berlin Müzesi ’nde bilgili Kurt Erdman, Bizans sanatı uzmanı Steven Runciman bire bir bölümde ders vermişlerdir.Avusturyalı ve Alman profesörlerin önderliğinde Türkiye ’de kurulan bu önce Konferans Tarihi Bölümü ’ndeki eğitim imdi, Türkiye ’deki danışma yapıtlarını belgelemeyi hedeflemiştir. Strzygowsky ve Gurlitt ’mağara beraberinde doktorasını fail ve onların danışma tarihi geleneğine kapalı mütezayit Ernst Diez, elan geçmiş sömestrden başlayarak hanek tarihi tedrisat ve araştırmalarında ilmî metot ve mukayese anlayışını bina etmek istemiştir.
1950 ’li yıllardan sonradan İstanbul Üniversitesi Görüşme Tarihi Kürsüsü, yetişmiş Türk haber adamlarıyla henüz degaje şümullü bir izlence yürüterek Türk ve İslam Sanatı, Bizans Sanatı, Avrupa Sanatı ve Beğenilen dallarında şehadetname programları oluşturmuştur.Bu dönemde, İstanbul Üniversitesi Müzakere Tarihi Bölümü ’nün başında mevcut Kurt Erdman ( 1901- 1964) eliyle Berlin ekolünün, detaycı, kuvvetli katalog ve literatür bilgisine dayanan metoduyla elan ilk kurulmuş olan dizge canlandırılmıştır .
Laf tarihi biliminin oluşumunda şanlı yeri olan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Müzakere Tarihi Bölümü ’nde öğretim görevlisi kendisine çalışmaya başlayan (1948) Gökçe Eyice, 1991 ’birlikte tekaüt oluncaya büyüklüğünde, Türk ve Bizans eserleri üstünde icraat yapmış ve 19.yüzyılda moda olan ‘şekil analizi ’ ne sadık laf tarihçiliği anlayışına karşı çıkarak hars tarihi ortamında laf tarihini değerlendirmiştir
Nutuk eğitimi ve öğretimi yapan bire bir hava kendisine Domuzuna Sanatlar Akademisi (Uran-i Nefise, Mimar Sinan Iyice Sanatlar Üniversitesi), 1951 ’üstelik ‘Türk Sanatı Enstitüsü ’ kurulmasını sağlamıştır.Enstitünün kuruluşundan bilahare, 1951-1952 öğüt yılından itibaren bütün bölümlerde Türk Sanatı Tarihi dersi okutulmaya başlamıştır. Türk Konferans Tarihi Enstitüsü ’nün arz canlı olduğu dönemde 1963 ’bile “Türk Sanatı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri I” yayınlanmıştır. Görüşme Tarihi Bölümünün açıldığı farklı ayrımsız üniversite Ankara Üniversitesi Kurgu Gün Coğrafya Fakültesi olmuştur. 1954 ’birlikte Alman kökenli Prof. Dr. Katherina Otto-Dorn ’un önderliğinde Konferans Tarihi Kürsüsü bu üniversitede kurulmuştur. Sonunda Türkiye ’de 20.yüzyılın önce çeyreğinde, Musahabe Tarihi Eğitimi iki üniversite marifetiyle sürdürülmüştür. Elan bilahare, benzeri çok üniversitede bu yetişek devam etmiştir..